3.bap
Kız evine yaklaştıkça rahatlamıştı. Artık evinin kapısını açıp, yorgun ve terli bedenini yatağına bırakmasına dakikalar kalmıştı. Otogar’ın karsındaki evlerde oturuyordu. Evi onun kalesiydi ve hiçbir düşman ona kalesinde zarar veremezdi. Saat kaç olursa olsun İtfaiye’nin bahçesindeki sebilde hep su olurdu. Kız sebile bağlı bardağı aldı, suyu açıp bardağı iyice yıkadı ve yıkadığı bardağı suyla ağzına kadar doldurdu. Bardağı ağzına yaklaştırdı tam bir yudum alacaktı ki durdu. Eve gidene kadar dayanamayacak olsa da içi rahat etmiyordu. Bu konularda çok titizdi. Bardağı yerine bıraktı ve suyu avucunun içene doldurdu. Küçük avuçları yüzünden sadece birkaç yudumluk su içebildi.
Çok oyalanmıştı burada. Eliyle dudaklarının kenarından akan birkaç damla suyu sildi. Durduğu zaman koşmaktan ve yürümekten yorulan ayaklarının sızladığını fark etti. Tek istediği sıcak bir duş ve yumuşak bir yataktı. Kafasında bu düşüncelerle evine doğru yürüdü. Apartmanın önüne geldiğinde çantasından beyaz güvercinli anahtarlığını çıkardı. Bu anahtarlığı çok seviyordu çünkü ailesiyle birlikte Aydın’dan Kuşadası’na tatil için geldikleri ilk yıl babası almıştı bu anahtarlığı ona. Beyaz güvercin çok sevdiği Kuşadası’nın simgesiydi ve ona babasını hatırlatıyordu. İki sene önce kaybettiği babasını… Anahtarlığında asılı beş anahtara baktı ve ofladı. Şimdi hepsini tek tek denemek zorundaydı. Her seferinde apartmanın ve dairesinin anahtarlarını ayıracağını söylüyor ama hep unutuyordu. İlk anahtarı denedi. Olmadı. İkinci anahtarı denedi olmadı. Üçüncü anahtar kilide girdi, kız anahtarı çevirmişti ki bir an kapının buzlu canımda bir siluet gördü ve görmesiyle de kalın parmaklı bir el kızın ağzını ve burnunu kapadı. Kız şoke olmuştu. Çığlık atmaya bağırmaya çalıştı ama nafile. Sesini duyuramıyordu kimselere. Adam kapıyı açtı ve kızı içeri –apartmana- soktu, kapıyı da içeriden kapattı…
src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js">
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder