KUŞADASI- İLK KURBAN (2.bap)

Kuşadası benim sayfamızın bir gün ara ile yayınlayacağı; 4 bölümlük kurmaca gerilim hikayesi...



2.bap



Çam ağaçlarının arasından geçerken içinden dua etmeye başladı. Küçüklüğünden beri ne zaman mezarlık görse bildiği tüm duaları okurdu. Dua okurken sokak lambalarının solgun sarı ışığının aydınlattığı kadarıyla da mezar taşlarının üzerinde ki isimleri okuyordu. Ali Bekir, Mehmet Yılmaz, Ayşe Kader. Sonra aniden durdu. Yüzü bembeyaz olmuştu. Bacakları titriyor, içi ürperiyor ama bakışlarını gördüğü şeyden ya da gördüğünü zannettiği şeyden bir türlü alamıyordu. Mavi gözleri hızla bir sağa bir sola gidip geliyordu. Gördüğü silueti arıyordu. Kalbiyle dua, gözleriyle mermerlerin üzerinde ki isimleri okurken mezarların arasında birini görmüştü.



Bir gölge. Bekli de işini yapan bir mezar görevlisiydi gördüğü kişi. Gece bekçisi ya da bilmiyordu işte belki de zararsız bir sarhoş, aklına bir sürü seçenekle tıka basa doldurup kendini rahatlattı ve yürümeye devam etti. Ama gözlerini bir türlü mezarlıktan alamıyordu. Elinde olmadan kaçamak bakışlar atıyordu mezarlığa. Sonra birden gizemli siluet yeniden göründü. Hızla ağaçların arasında geçiyor sonra aniden kayboluyordu. Kız hemen elini cebine attı, telefonunu çıkardı. ‘kahretsin’ dedi. Telefonunun şarjı bitmişti. Zaten telefonun şarjı olsa kimi arayacaktı ki? Arkadaşlarına gelin beni alın diyemezdi çünkü onlar çoktan evlerine varmışlardı. Telefonu çantasına geri koydu ve korkuyla mezarlığa sonra da arkasına baktı ve gördüğü şey onun koşmasına sebep oldu çünkü siluet bu kez kızın beş, altı metre arkasındaydı. Kızın koştuğunu gören siluet adımlarını hızlandırdı. Kız korkuyla koşarken arada arkasına bakıp aradaki mesafeyi kolluyordu. Ancak mesafe gittikçe kapanıyordu. Kız koşuyor adamda koşuyordu. Dört metre. Adam hızlandı. Üç metre. Kızın midesi yanmaya başladı. Yorulmuştu. Yavaşladı. İki metre, bir metre, kız arkasına bakmak için boynunu çevirdiği sırada adam kızı birden kolundan tuttu ve kendine doğru çekti. Kız korkuyla çığlığı bastı. ‘İmdatttt !’ Adam yüzünü ekşitti. Şaşırmıştı. Hanımefendi bağırmayın, korkmayın lütfen, telefonunuzu düşürdünüz buyurun, seslendim ama duymadınız sanırım. Kız yavaş yavaş kendine geldi. ‘Ama siz mezarlıkta değil miydiniz? Şey…> Hayır hanımefendi ne mezarlığı buyurun telefonunuzu. Kız telefonu aldı. Evet, telefon onundu. Çantasına koyarken düşürmüş olmalıydı. Adama teşekkür edip yoluna devam etti. Kız rahatlamıştı. Çok korkak olduğu düşünerek hayıflandı. Boşuna evhamlanmıştı. Öyle düşünüyordu. Ama belki de kuruntularında haklıydı. Çünkü mezarlığın içinde gördüğü siluet, meşum karanlığın içinden kahverengi gözlerle onu izliyordu hala…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder